Girdiğimiz Yeni ve Karmaşık Çağı Notalarla İfade Ettiler!

maNga, temasında insanlık ve doğa duyarlılığını temel aldığı “Antroposen 001” ismini verdikleri merakla beklenen beşinci stüdyo albümlerini, ‘’maNgamusic’’ çatısı altında bugün (14 Aralık) müzikseverler ile buluşturdu.

‘’Kendimizi insan olarak gereğinden büyük ve yüce gördüğümüz çıkmaz bir zamanın zararlarını gözle görülür şekilde hissettiğimiz bir çağdayız.’’ diyerek insanın dünyadaki etkisinin en üst düzeye çıktığını vurgulayan maNga, yeni albümünde insanoğlunun bu ilişkisine odaklanarak kendilerinde başlayan bu sorgu halini, insanlığa aşılanan toplumsal eleştirilerle yüklü bir repertuvara dönüştürüyor.

Albümünde ilk insandan Yunus Emre’ye kadar sorular soran insanoğlunun hala cevap aradığını vurgulayan maNga, o günlerden bugüne rahatsız olduğumuz her şeyin günümüzde de karşılık bulduğunu aktarıyor.

“Antroposen 001’’ ile yoğun ve titiz bir çalışmayı tamamlamış olan maNga, stüdyo sürecinde adeta Pentagram havası estiren Tarkan Gözübüyük ve Demir Demirkan ile çalıştı. Rock müziğin iki büyük ismi maNga’nın albümünde prodüktörlük ve koçluk görevleri üstlendi.

stüdyoN’da kayıtları tamamlanan Antroposen 001’in kayıt, edit ve mikserini Arda Ertem, masteringini Ted Jensen üstlenirken, albümün kapak tasarımı Erdem Yücel, kapak görseli ise Levan Uzbay imzası taşıyor. Yaylılarda İstanbul Strings’in hayat verdiği şarkılara, kanunda Turgut Özüfler, perküsyonlarda Jarrod Cagwin ve DJ masasında İlker Aksungar gibi önemli müzisyenler eşlik ediyor.

Sekiz şarkıdan oluşan Antroposen 001’de Almanca bir şarkıya yer veren maNga, sözleri Erci-E ve Ferman Akgül’e ait olan Einfach şarkısıyla sevenlerine sürpriz yaşatıyor.

maNga “ANTROPOSEN 001’’İ ANLATIYOR!

Ferman Akgül

Antroposen ile ilk albümlerimizde olduğu gibi insan ilişkilerinden topluma dair olan gözlemlerimizi yazmaya devam ediyoruz. Kısa süreli bir karamsarlığın ardından girdiğimiz oldukça yoğun ve farklı bir üretim sürecinin ürünü bu albüm. Daha önce yapmadığımız formlarda kaydettiğimiz şarkılarla klasik maNga parçalarının ayrıkmış gibi duran ama aslında içerik olarak bir bütün halinde sıralandığı bir albüm Antroposen. İnsanlığın doğuşundan bugüne kadar bir yol arayışındayız. Özellikle bizim neslimiz iki dünya arasında sıkışmış bir nesil. Bu da yolculuğumuzu yaparken bugüne daha farklı bakmamıza neden oluyor. Dünyanın sonuna doğmuşum dememizden üzerine geçen on iki sene sonra bu sefer batan dünyanın mallarıyız diyoruz. Kendimizi insan olarak gereğinden büyük ve yüce gördüğümüz çıkmaz bir zamanın zararlarını gözle görülür şekilde hissettiğimiz bir çağdayız. Filmlerdeki her şey gerçekleşmeye başladı ve biz bu durumu acaba kanıksıyor muyuz diye düşünmeden edemiyoruz. İlk insandan Yunus Emre’ye kadar sorular soruyor. Hala cevaplarını arıyoruz. Ve o cevapları bulmak için dünyaya zarar vermekten geri kalmıyoruz. Daha fazlasını istiyoruz. Hep daha fazlasını. Pandemi ile gelen süreçte hem kendimizi hem de on yedi senelik kariyerimizde geldiğimiz noktayı sorguladığımız bir albüm Antroposen. İğneyi yine önce kendimize batırıp toplumsal eleştiriler getirdiğimiz bir albüm. Kapağımızdaki kaçış, hissettiğimiz dünyanın trajikomik hali. Her şeyden önemlisi bu albüm ilk bağımsız albümümüz. Bizi her yönüyle çok heyecanlandırıyor.

Bu albüm iki usta prodüktörün de bizle sık vakit geçirmesinin ürünü olan parçalar içeriyor. maNga'nın stüdyosunda Pentagram havası estiren Tarkan Gözübüyük ve Demir Demirkan bize prodüktörlükten ziyade adeta koçluk yaptı. Kollektif bir çalışma oldu. Türkçe alternatif rock müziği için de değerli olacağı inancındayız.  İlk defa Türkiye temelli bir grubun Almanca parça yapmış olması da yine bize has bir delilik. Kısacası sınırları olmayan bir albüm yaptık. Kendimizi hiç olmadığı kadar özgür ve yaratıcı hissediyoruz. Bu motivasyonu da sahne ve stüdyo ekibimiz ve konserlerimizi dolduran seyircimiz olmadan yapamazdık.

Yağmur Sarıgül

Kendi yarattığımız dağınıklığı izlerken, akıllarda kalan bir soru var. “Daha ne kadar çevremizi insanlaştıracağımızın sorusu?’’ Konsept albüm modeline dönüşümüzü Antroposen ile kutlarken bu soruyu hem kendimize hem de dinleyenlere soruyoruz. Tutkularımızla yarattığımız bu yeni çağ bir son mu yoksa bu cevabı başka gezegenlerde mi arayacağız?